Kolesterol nedir?
İyi kolesterol-kötü kolesterol
Yüksek kolesterol nedir?
Kolesterol niye yükselir?
Kolesterol yükselmesine yol açan hastalıklar
Kolesterolün önemi nedir?
Yüksek kolesterolün vücuda verdiği zararlar
Kolesterol-yüksek tansiyon ilişkisi
Kolesterol nedir?
Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.
Yüksek kolesterol nedir?
Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risk taşır. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir.
20 yaşın üzerinde Kan kolesterol düzeyi
200 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
200-239 mg/dl arası sınırda yüksek’tir.
240 mg/dl'nin üstü ise yüksektir.
Kan LDL-kolesterol düzeyi
130 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
130-159 mg/dl arası sınırda yüksek’tir.
<160 mg/dl'nin üstü ise yüksektir.
Kan HDL-kolesterol düzeyi
35 mg/dl'nin altı düşüktür.
Kanda Kolesterol >200 mg/dl
veya LDL-kolesterol>130 mg/dl
veya HDL-kolesterol <35 mg/dl İSE >RİSK FAZLADIR
HDL-kolesterol yükseldikçe risk azalır. Ortalama HDL-kolesterol düzeyi kadında 55 mg/dl ve erkekte 45 mg/dl’dir yani kadınlar bu yönden daha şanslıdır.
Kolesterolün önemi nedir?
Kalp ve damar hastalıkları Türkiye'de ve diğer ülkelerde ölüm ve kalıcı sakatlıklara yol açan yaygın sorunlardır. Türkiye’de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide yüksektir (240 mg/dl). Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıkları ilk sıradadır ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şişmanlık gibi sorunların düzeltilmesi ile bu ölümler önlenebilir veya geciktirilebilir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarını 1 numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir.Kalp ve damar hastalıklarını kolaylaştıran faktörlere kardiyovasküler risk faktörleri adı verilir. Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı daha fazladır.
Kardiyovasküler Risk Faktörleri
Kolesterolü yüksek hastalarda, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve mümkünse değiştirilmesi, tedavinin temel noktalarından birisidir. Kolesterolü yüksek hastalarda, kolesterol yüksekliği dışındaki kardiyovasküler risk faktörlerine de sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörlerinin düzeltilmesi ile kardiyovasküler kalıcı hasar ve ölüm riski kesin olarak azaltılır. Aşağıda kardiyovasküler risk faktörleri özetlenmiştir:
Hipertansiyon
Lipid (yağ) metabolizması bozukluğu, Kolesterol yüksekliği
Sigara Diyabetes mellitus (şeker hastalığı)
Şişmanlık
Fiziksel aktivite azlığı ve sedanter yaşam
Yüksek hematokrit (kanda çok fazla hücre bulunması)
Artmış trombojenik faktörler (kanı pıhtılaştıran faktörler )
İleri yaş
Erkek cinsiyet
Aile öyküsü
Tip A kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, obsesif hırslı ve gergin kişilik)
Östrojen eksikliği
Alkol yoksunluğu (alkol bağımlılığı)
Fibrinojen yüksekliği
Ürik asit yüksekliği
Lipoprotein (a)
Belirgin beyin, kalp, böbrek veya damar hastalığı
Hipertansiyon, her yaş, cins, ırk için önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür ve hem büyük hem küçük tansiyonun yükseldikçe kardiyovasküler risk artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi ile kardiyovasküler risk azalmaktadır.
Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları, majör ve düzeltilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden birisidir. Yapılan tüm büyük çalışmalarda serum kolesterol düzeyi ile kardiyovasküler risk arasındaki ilişki gösterilmiştir. HDL-kolesterolün düşüklüğü de bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Diyetin kolesterol içeriği ile kardiyovasküler risk arasında da doğrudan ilişki vardır.
Şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak şişman hastalarda, hipertansiyon, fiziksel aktivite azlığı, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) ve lipid metabolizması gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerine da daha sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörler, şişmanlığın bağımsız etkisini maskeleyebilir.
Glukoz (Açlık Kan Şekeri, AKŞ)
Diğer Adları: Kan şekeri; Açlık kan şekeri; AKŞ; Açlık kan şekeri; Açlık kan glukozu; Açlık plazma glukozu; Oral glukoz Tolerans Testi; OGTT; İdrar glukozu
Resmi adı: Kan glukozu; İdrar glukozu
Nasıl kullanılır?
Ne zaman istenir?
Test sonucu ne anlama gelir?
Bilmem gereken başka bir şey var mı?
Nasıl kullanılır?
Numunenin toplanması sırasında kandaki şeker miktarını ölçmek için kan şekeri testi istenir. Hem hiperglisemi hem de hipoglisemiyi saptamak , diyabet tanısı koymaya yardımcı olmak ve diyabetli kişilerde kan şekeri düzeylerini takip için bu testten yararlanılır. Kan şekeri açken ( 8-10 saatlik açlıktan sonra), herhangi bir zamanda , bir öğünden sonra (postprandiyal) ve/veya bir oral glukoz tolerans testinin (OGTT / GTT) bir bileşeni olarak ölçülebilir. OGTT, bir dizi kan şekeri testinden ibarettir. Açlık kan şekeri için numune alındıktan sonra hasta sistemlerini "zorlamak için" standart bir glukoz çözeltisi içer. Ardından kan şekeri düzeylerini takip için ilaveten belli aralıklarla bir veya birden fazla sayıda kan şekeri testleri uygulanır. Diyabet tanısı koymaya yardımcı olmak ve yüksek kan şekeri düzeylerini takip testi olarak OGTT istenebilir.
Bir çok diyabet kuruluşu, diyabet tanısı koymak için açlık kan şekeri veya OGTT 'yi önermekle birlikte diyabet tanısını doğrulama amacıyla testin farklı zamanlarda günde iki kez yapılması gerektiğini belirtmektedir.
Gebe kadınların çoğu OGTT'nin bir versiyonu olan 1 saatlik glukoz yükleme testini kullanarak gebeliğin 24.-28. haftaları arasında geçici bir hiperglisemi formu olan gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) açısından taranır. Açlık kan şekeri veya rastgele zamanda yapılan glukoz testi sonuçları gebe olmayan kadınlarda diyabet tanısı koymak için kullanılan değerlerin üstündeyse kadında gebelik diyabeti olduğu düşünüldüğünden ne tarama testleri ne de glukoz tolerans testine gerek kalır. Bir saatlik düzey tanımlanmış değerden daha yüksekse hastanın durumunu açıklığa kavuşturmak için daha uzun süre OGTT testleri uygulanır.
Kan şekerlerinin normale göre ne kadar yüksek veya azalmış olduğunu, hangi oral ilaçlar veya insülinin (insülinlerin) gerekli olabildiğini belirlemek için diyabetliler, sıklıkla günde birkaç kez kan şekeri düzeylerini kontrol etmelidir. Bu kontrol için genellikle deri delinip bir glukoz şerit üstüne bir damla kan damlatılır ve bu şerit, kan şekeri değerini dijital ekran üzerinde gösteren bir glukoz ölçüm cihazı içine sokulur.
Hipoglisemi olabildiğinden kuşkulanılanlarda tanıyı doğrulamak için "Whipple üçlemesinin" bir bölümü olarak kan şekeri düzeyleri ölçülür ("Bilmem gereken başka bir şey var mı ?" bölümüne bkz).
Nadiren idrar glukoz testi de istenmektedir. Bir zamanlar diyabetlileri izlemek için kullanılmasına rağmen halen yerine büyük ölçüde daha duyarlı ve "gerçek zamanlı" kan şekeri testi geçmiştir. İdrar tahlili yapıldığı sırada diğer bileşenlerle birlikte idrarda şekere de bakılabilir. Doktor hastada idrar yolu enfeksiyonundan kuşkulandığında veya başka çeşitli nedenlerden dolayı bir fizik muayene ve doğum öncesi kontrolün bir bölümü olarak idrar tahlili isteyebilir. Doktor yüksek idrar glukoz düzeylerini kan şekeri testleriyle takip edebilir.
Ne zaman istenir?
Sağlıklı, diyabet ve prediyabeti belirtileri olmayan kişileri tarama testi olarak kan şekeri testi yapılabilir. Kamu sağlığı fuarlarında veya işyeri sağlık programlarının bir bölümü olarak glukoz taraması yapılabilir. Hastada rutin fizik muayene sırasında da bu test istenebilir. Ailesinde diyabet geçmişi olanlar, aşırı kilolular, 40-45 yaşından yaşlılar gibi diyabet geliştirme riski yüksek olanlar için tarama testleri özellikle önemlidir.
Kişide aşağıdakiler gibi hiperglisemi
Artmış susuzluk hissi
Sık işeme
Bitkinlik
Bulanık görme
Yavaş iyileşen enfeksiyonlar
veya hipoglisemi bulguları varlığında kan şekeri testi istenebilir:
Terleme
Açlık hissi
Titreme
Kaygılanmalar
Zihin bulanıklığı
Bulanık görme
Bayılma ve bilinç kaybı gibi hastalık belirtilerine düşük veya yüksek glukoz düzeylerinin katkıda bulunup bulunmadığını belirleme amacıyla acil durumlarda kan şekeri testi de yapılmaktadır. Hastada prediyabet varsa ( açlık kan şekeri veya OGTT düzeyleri normalden daha yüksek, ancak diyabetik olarak tanımlananlara göre daha düşük) doktor hastanın durumunu takip için düzenli aralıklarla kan şekeri testi isteyecektir. Diyabeti olduğu bilinenler için doktorlar belli bir süre glukoz kontrolünü takip için hemoglobin A1c gibi diğer testlerle birlikte kan şekeri düzeylerini ölçmek isteyecektir. Ara sıra insülin üretimini izlemek için insulin ve C-peptit ile birlikte kan şekeri düzeyinin tayini istenebilir.
Diyabetlilerden günde bir veya birkaç kez kan şekeri düzeylerini takip etmeleri ve doktorları tarafından önerilen tedavi seçeneklerini belirlemesi istenebilir.
Gebe kadınlar erken bulgular ortaya çıkmadığı veya hastalar daha önce gebelik diyabeti geçirmedikleri takdirde, genellikle gebeliklerinin geç dönemlerinde gestasyonel diyabet açısından taranır. Gebelik diyabeti olan kadından doktor durumunu takip için gebeliğinin geri kalan bölümünde ve doğumdan sonra kan şekeri testleri yaptırmasını isteyecektir.
Test sonucu ne anlama gelir?
Yüksek kan şekeri düzeyleri en büyük sıklıkla diyabete işaret etmekle birlikte birçok başka hastalık ve rahatsızlık da kan şekeri düzeylerinin yükselmesine neden olabilmektedir. Aşağıdaki bilgiler test sonuçlarının anlamını özetlemektedir.
Açlık Kan Şekeri
KAN ŞEKERİ DÜZEYİ
ANLAMI
70 - 99 mg/dL (3,9 – 5,5 mmol/L)
Normal açlık kan şekeri
100 - 125 mg/dL (5,6- 6,9 mmol/L)
Anormal açlık kan şekeri (pre-diyabet)
Birden fazla ölçümde ≥ 126 mg/dL (≥ 7,0 mmol/L)
Diyabet
Oral glukoz Tolerans Testi (OGTT)
Düzeyler yalnızca gebe olmayanlar için geçerlidir. Yetmiş beş gram glukoz içtikten 2 saat sonra numune alınır.
KAN ŞEKERİ DÜZEYİ
ANLAMI
< 140 mg/dL (7,8 mmol/L)
Normal glukoz toleransı
140- 200 mg/dL (7,8 - 11,1 mmol/L)
Bozulmuş glukoz toleransı (pre-diyabet))
Birden fazla ölçümde > 200 mg/dL (11,1 mmol/L)
Diyabet
Gebelik Diyabeti Taraması : glukoz Yükleme Testi
Elli gram glukoz içildikten 1 saat sonra numune alınır.
KAN ŞEKERİ DÜZEYİ
ANLAMI
< 140* mg/dL (7,8 mmol/L)
Tarama testi normal
≥ 140* mg/dL (7.8 mmol/L)
Anormal, (aşağıya bkz) OGTT’ye gerek vardır.
* Bazı otoriteler gebelik diyabeti olan kadınların % 80’ini saptayan 140 mg/dL’lik (7,8 mmol/L) eşik değer yerine bu kadınların % 90’ına tanı koyduran 130 mg/dL’lik sınır değeri kullanmaktadır.
Gebelik Diyabeti Tanısal Test: OGTT
Yüz gram glukoz içtikten sonra numune alınır (glukoz yüklemesi).
NUMUNE TOPLAMA ZAMANI
HEDEF DÜZEY
Açlık kan şekeri * (glukoz yüklemesinden önce)
95 mg/dL (5,3 mmol/L)
glukoz yüklemesinden 1 saat sonra
180 mg/dL (10,0 mmol/L)
glukoz yüklemesinden 2 saat sonra
155 mg/dL (8.6 mmol/L)
glukoz yüklemesinden 3 saat sonra*
140 mg/dL (7.8 mmol/L)
ENDİKASYON : İki ve/veya daha fazla sayıda ölçüm hedef düzeyi karşılıyor veya onu aşıyorsa gebelik diyabeti tanısı konur.
* Yetmiş beş gram glukozla yükleme yapılabilmesine rağmen bu yöntemin geçerliliği 100 gram glukoz yüklemesiyle yapılan OGTT testi gibi iyice onaylanmamıştır. Eğer 75 gr glukoz kullanılırsa 3 saat sonra numune alınır.
Kan şekeri düzeylerinde yükselmeye yol açabilen diğer bazı hastalıklar ve rahatsızlıklar:
Akromegali
Akut stres (örneğin travma, kalp krizi ve inmeye yanıt olarak )
Kronik böbrek yetmezliği
Cushing sendromu
İlaçlar: kortikosteroitler, trisiklik antidepresanlar, idrar söktürücüler, epinefrin, östrojenler (doğum kontrol hapları ve hormon yedekleme tedavisi), lityum, fenitoin (Dilantin), salisilatlar
Aşırı miktarda besin alımı
Hipertiroidizm
Pankreas kanseri
Pankreatit
Düşük -saptanamayan idrar glukoz sonuçlarının normal olduğu düşünülür. Kan şekerini yükselten her neden idrar glukoz düzeylerini de yükseltme potansiyeli taşımaktadır. Östrojenler ve kloralhidrat gibi ilaçlar ve bazı böbrek hastalığı formlarında idrar glukoz düzeylerinin yükseldiği görülebilir.
Prediyabette orta derecede yüksek kan düzeyler, görülebilir. Bu anormal durum ele alınmazsa sıklıkla tip 2 diyabete yol açmaktadır
Aşağıdaki durumlarda düşük kan şekeri düzeyleri (hipoglisemi) de görülmektedir:
Böbrek üstü bezi yetersizliği
Alkol kullanımı
Asetaminofen ve anabolik steroitler gibi ilaçlar
Yaygın karaciğer hastalığı
Hipopitüitarizm
Hipotiroidizm
Aşırı dozda insülin
Insülinomalar
Açlık
Bilmem gereken başka bir şey var mı?
Hipoglisemi kan şekerinde bir düşüşle karakterizedir. Hipoglisemi ilkin sinir sistemi bulgularına (terleme, çarpıntılar, açlı hissi, titreme ve kaygılanmalar) neden olur ve daha sonra beyin (zihin bulanıklığı, sanrılar, bulanık görme, hatta bazen koma ve ölüme neden olur) etkilenmeye başlar. Gerçek bir hipoglisemi tanısı için "Whipple üçlemesinin" karşılanmasını gerektirir. Bu üç kriter:
Sıklıkla insülin düzeyleri ve ara sıra C-Peptit düzeyleriyle birlikte test edilmiş ve doğrulanmış düşük kan şekeri düzeyleri (40 mg/dL [2,2 mmol/L]'den düşük)
Hipoglisemi bulguları
Kan şekeri düzeyleri normale döndüğünde hastalık belirtilerinin geçmesi.
Birincil hipoglisemi seyrek görülmekte ve sıklıkla süt çocukluğu döneminde tanı konmaktadır. İnsanların kan şekerleri gerçekten düşmeden hipoglisemi bulgularına sahip olabilirler. Bu olgularda hastalık belirtilerini geçirmek için basit şekerler yerine kompleks karbonhidratların seçilmesi, günde sık sık küçük öğünler ve birkaç atıştırma gibi diyette değişiklikler yeterli olabilir. Açlık hipoglisemisi olanlar diyetsel önlemler yetersiz kalırsa IV glukoza gerek duyabilirler
Trigliserit nedir?Trigliserit tedavisi
trigliserit 3 yağ asidi ve 1 tane de gliserolün birleşmesiyle oluşan doğal yağlardır. Trigliseritler hayvansal ya da bitkisel olabilmektedirler. Hayvansal Trigliseritler genellikle oda sıcaklığında katı durumdadırlar. Bitkisel Trigliseritler ise oda sıcaklığında genellikle sıvı durumdadırlar. Ancak katı olan Trigliseritler de mevcuttur(örn: Hidrojene edilmiş yağlar bunlara margarin de denmektedir.)
Hayvansal Trigliseritler:
Oda sıcaklığında genelde katıdırlar.
Yapısında doymuş(hidrojence zengin) yağ asitleri bulundururlar.
Bitkisel Trigliseritler ise;
Genellikle oda sıcaklığında sıvıdırlar.
Yapılarında hidrojence fakir yağ asitleri bulundururlar.
Trigliseritlerin oluşumu:
Trigliseritler vücudumuzda besin ve enerjinin depo şeklidir. Bu maddeler vücuda alınan ancak yakılamayan besinlerin fazlalarından, organların etrafında ve deri altında biriktirilerek oluşturulurlar. Bu maddelerin oluşma yeri karaciğer gibi metabolizmal organlardır. Kısaca trigliseritler bağırsaktan emilen sindirilmiş besin maddelerinin esterleşmesiyle(yağlaşmasıyla) oluşur.
Trigliseritlerin Görevi:
İyi bir enerji deposudur 1 gram Trigliserit 9 kalori enerji verir fakat 1 gram karbonhidrat(örn: ekmek, patates) 4 kalori enerji verir.
Canlılarda deri altında birikerek vücut ısısının korunmasını sağlarlarlar.
Yine canlılarda organların etrafında birikirler ve bu organların darbelerden daha az etkilenmelerini sağlarlar.
Trigilseritler organların ve buna benzer yapıların bulunduğu ortama daha iyi tutunmasını sağlar.
Yapılarında biriktirdikleri yağda eriyen vitaminlerin bir çeşit depolarıdır(A,D,E,K vitaminleri) Bu sayede vitamin eksikliklerinden doğacak hastalıkların önlenmesinde görev alırlar.
Kanın yoğunluğunu ayarlar ve bu sayede tansiyon hastalıklarında önemli rol oynarlar.
Yapısına katılan bazı inorganik maddeler sayesinde vücudun inorganik madde dengesine yardımcı olurlar.(örn: fosforlar, azotlar)
Diğer yandan yağlar proteinlerle birleşerek protein etkinliğini artırıcı ve protein koruyucu olarak görev yaparlar.
Trigiliseritlerin en önemli görevlerinden birisi de hücre zarının yapısına katılmasıdır. Hücre zarının yapısına katılan yağlar bu yapının esnekliğini artırırken yağda eriyen vitaminlerin (ADEK vitaminleri) hücre içerisine alınmasını kolaylaştırmaktadır.
Beslenme açısından Trigliseritler:Trigliserit nedir?
Beslenme rejimimizde yağların yeri önemlidir. Besinlerimize lezzet veren yağlar vücudumuzda sentezlenebilir. Ancak Linoleik(omega6), linolenik(omega3), araşidonik gibi bazı yağ asitleri vardır ki hayvansal bünyelerde sentezlenmez ve dışarıdan alınmaları gereklidir. Bu tür yağ asitlerine esansiyel yağ asidi denilmektedir.
(Not: Batı toplumlarındaki çarpık beslenme rejimi bu toplumun vücudundaki yağ ve yağ asidi dengesini alt üst etmektedir. Bu durum özellikle beyinde ciddi sorunlara neden olmakta ve bu toplumlarda depresyon, stres ve sosyal ayrışmışlık olaylarını artırmaktadır)
Kan yağlanması ve kolesterol doğrudan bu tür yağ ve yağ asitleriyle ilişkilidir. Bazı toplumlarda besinlerle alınan yağ oranı oldukça fazla olduğundan kanlarındaki yağlanma ve kolesterol miktarı da fazladır.(Akdeniz tipi beslenme bu açıdan çok faydalı bir beslenme şeklidir.)
Trigliserit düzeyini artıran faktörler:
Böbrek hastalıkları.
Pankreas iltihaplanması
Gebelik engelleyici haplar.
şeker hastalığı
Kandaki idrar içeriğinin artması.
Glikojen depo hastalığı
Ağır enfarktüs
Kandaki yağ değerlerinin yükselmesi gibi etkenler Trigliserit oranını kanda artırır.
Yüksek Trigliserit in zararları nelerdir.
Damar sertliği(arteroskleroz),
Kalp ve damar hastalıkları,
İnme (damar tıkanıklığına bağlı orak kısmi yada tam felç durumu)
Beyin fonksiyonlarında tutukluk(depresyon ve stres nedenleri)
Tansiyon dengesizlikleri gibi birçok sorunun en çok etkilendiği faktör kandaki yüksek yağ oranıdır.
Normal ve normal olmayan Trigliserit oranları:
Her şeyin dengelisi faydalıdır. Vücudumuz için hayati öneme sahip Trigilseritler de ancak dengeli alındığı takdirde faydalıdır. Normal bir insanın kanında açlık durumunda ki yağ oranı: erkeklerde 40–160 mg/dl kadınlarda ise 35–135 mg/dl olmalıdır. Bu değerlerin üstü ve altı zararlı bir durumdur.
Trigliserit belirtileri:
Genel olarak özel bir belirti vermeyen ve sinsice ilerleyen bir durumdur. Ancak sıksık tekrarlayan baş ağrısı, vücutta tekrarlayan ağırlık, tansiyon dengesizlikleri, ense kökünde meydana gelen tuhaflıklar Trigliseritten şüphelenmek için yeterlidir. Nihai tespit ancak detaylı bir kan tahliliyle mümkündür. trigliserit belirtileri
Yükselen Trigliserit nasıl düşürülür.
Öncelikle hareket etmek çok faydalı bir durumdur( ev işlerinden tutun da basit egzersizlere kadar hayatın bütün hareketlerinden bahsediyoruz)
İyi bir beslenme rejimi şarttır.(Akdeniz tipi beslenme rejimi)
Zararlı alışkanlıklar ciddi problemdir. Özellikle alkol kesinlikle alınmamalıdır. Sigara gibi kalp ve damarlar üzerinde ciddi sorunlar oluşturan faktörlerden de uzak durmalısınız.
Esansiyel yağlardan omega3 ve omega6 alınımına özen göstermelisiniz. Bu iki zorunlu yağın dengeli alınımı çok önemlidir.
Trigliserit tedavisi:
Trigliserit tedavisi ilaçlı ya da ilaçsız olarak yapılabilmektedir. Bu hastalıkta asıl tedavi yöntemi(sağlıklı olan da budur) iyi bir egzersiz ve iyi bir beslenme rejimidir. Çeşitli perhizlerde yenmesi ve yenmemesi gereken besinler hassasiyetle belirlenerek tedavi doğal yollarla yapılmalıdır.
Yüksek Trigliserit tedavisinde önemli olan bir diğer faktör de şifalı bitkilerdir. şifalı bitkilerden yararlanarak bu rahatsızlığın önüne geçebilir ve dahası tedavi olabilirsiniz.
Trigliseritler ve Şifalı Bitkilertrigliserit belirtileri
Yağ oranlarını düşürdüğü ve daha önemlisi vücutta bir denge oluşturduğu için bitkilerle beslenme veya beslenmeye destek olma her zaman işe yaramıştır.
Çay olarak ada çayını kesinlikle öneriyoruz. Tüketmeyi alışkanlık haline getirmeniz faydanıza olacaktır.
Yağlı tohumlar olarak bilinen ceviz, badem ve fındık gerçekten kan yağlanmasının tedavisinde mucizevî etkiler yapıyor.
Kuru tohumlardan bakliyat çok önemlidir.
Trigliserit tedavisinde keten tohumu size iyi bir yardımcı olabilir keten tohumu ve keten tohumu yağının kolesterol ve kan yağlanmasını engelleyici etkileri bilinen bir gerçektir.(keten tohumu konusunda sitemizde yayınlanmış iyi bir makale mevcuttur. Makale bağlantısı: Keten tohumu
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Akın Serdar, kolesterolün beyinin çalışması için gerekli bir madde ve hormonal sistemin yapı taşlarından bir tanesi olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Osman Akın Serdar, “iyi kolesterol” (HDL) ve “kötü kolesterol”ün (LDL) birbirinin tam tersi mekanizmaya sahip olduğuna dikkati çekerek, kolesterolü damarın duvarına yapıştıran LDL damar kireçlenmesine sebep olurken, HDL’nin damar duvarına yapışmış kolesterolü söküp, karaciğere geri taşıyarak, oradan safra yollarıyla atılmasını sağladığını belirtti.
Yıllardır LDL’nin azaltılmasına öncelik verildiğine işaret eden Serdar, yapılan çalışmaların LDL düşürüldüğünde koroner kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin yüzde 30’a yakın oranda azaldığını gösterdiğini, bu yaklaşımın yanlış olmadığını vurguladı.
Serdar, LDL’yi düşüren en önemli mekanizmanın “ilaç, diyet ve egzersiz” üçlüsü olduğuna işaret ederek, ancak HDL konusunda sıkıntılar olduğunu belirtti.
“HDL GERİ PLANDA KALMIŞTI”
Diyete dikkat etmenin önemli olmasıyla birlikte, HDL’yi tek başına diyetle yükseltme şansının olmadığını ifade eden Serdar, “İyi huylu kolesterolü yükselten en önemli mekanizma egzersizdir” dedi. Serdar, alışkanlıkların önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Sigara iyi huylu kolesterolü düşürüyor. Yıllardan beri HDL ile hedeflenen tedavilerin geri kalmasının en önemli nedenlerinden birisi bu. Tüm hastalara LDL’yi düşürmek için ilaç başlıyoruz. Bu ilaçlar aynı zamanda HDL’yi de yükseltiyorlar. Ondan sonra bu koroner kalp hastalarına, ‘spor, egzersiz yapın’ diyoruz. Böylece HDL’leri yükseliyor. Sigarayı mutlaka yasaklıyoruz, bu da HDL’yi yükseltiyor. Dolayısıyla bu tür hastalarda bu üçlü tedaviden, yaklaşımdan ötürü, bir yandan ilaç tedavisiyle HDL’nin yükselmesi, bir yandan sigarayı kesmemiz sebebiyle HDL’ye bağlı tedavileri geri planda düşünmeye başlamıştık. Kolesterolü yüksek olan hastaların yüzde 70-80’inde biz bu üçlü metotla yaptığımız mücadeleyle HDL’yi yükseltebiliyorduk. Pratikte yapılan en önemli yanlış hep kötü kolesterolü düşürmek. Ama bunu yaparken mutlaka iyi kolesterol yükseliyor mu diye kontrol etmeniz lazım. Eğer yükselmiyorsa, bir sıkıntı var demektir.”
HDL 35’İN ALTINDAYSA DİKKAT
Prof. Dr. Osman Akın Serdar, LDL’leri normal olmasına ya da etkili olarak normale dönmesine rağmen, HDL’lerini yükseltemedikleri hasta grubunun olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Bu hastaların HDL’lerinin düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri genetik. Mesela LDL’si normal, ama HDL’si hep düşük. Genetik miras, hareketsizlik ve sigara kullanımı çok önemli burada. Dolayısıyla bu tür hastalar, tüm kolesterol hastalarında, yüzde 15-20’lik bir grubu oluşturuyorlar. İlginç olan taraf, iyi kolesterolünüz eğer 35’in altındaysa, ciddi şekilde sanki kötü kolesterolünüz çok yüksekmiş gibi organizmaya zarar veriyor. İdeali bayanlarda 50’nin, erkeklerde 40’ın üstü. Bayanlarda şöyle bir özellik var; östrojen HDL’yi yükseltiyor, LDL’yi düşürüyor. Ama bu östrojenin azaldığı menopozla birlikte bayanlarda tam tersine dönüyor. Kötü huylu kolesterol yükselmeye başlıyor, iyi huylu kolesterol düşüyor. Bu nedenli menopozdan sonra kadınlarda kalp hastalığı riski daha da artıyor.”
Tedavide, üçlü yöntem uygulandığı halde HDL hala düşükse, ilaç kullanmak gerektiğini dile getiren Serdar, şunları kaydetti:
“HDL’yi yükseltmek için elimizde çok ciddi ilaçlar yoktu. Bugün elimizde bir B vitamini türevi olan ilaç var. LDL’yi düşüren diğer ilaçlar, HDL’yi yüzde 5-10 oranında artırıyor. Ama bu ilaç yüzde 30-35 yükseltiyor. O konuda daha etkili bir ajan. Yıllardan beri bu ilaç yurt dışında kullanılıyordu. Şimdi Türkiye’de de hastaların kullanımına sunuldu.”
Serdar, kolesterol ilaçlarını kullanırken, başka sistemlerin bozulmasına sebep olunmaması gerektiğine, bu ilaçların düşük ihtimalle de olsa karaciğer ve kas bozukluklarına yol açabileceğine değinerek, şöyle konuştu:
“Kolesterolü yüksek her hastaya ilaç başlamadan önce, hastaların risk faktörlerini değerlendiriyoruz. Nedir o? Erkekler için 50, bayanlar için 55 yaş. Bu yaştan sonra insanlar riskli hale geliyorlar. İkinci risk faktörü tansiyon yüksekliği. Üçüncüsü şeker hastalığı ve tabii hareketsiz yaşantı ve obezite. Diğer önemli bir unsur da ailesel risk faktörleri. Eğer babanız ya da annenizde 60 yaşın altında bir enfarktüs varsa bu sizi riskli gruba sokuyor. Bu risk faktörleriniz 2 ya da 3’ü geçiyorsa ve siz spor ve diyet yapmanıza rağmen hala kolesterolü düşüremiyorsanız ilaç başlamanız lazım. Biz buna ‘primer koruma’ diyoruz. Yani hiçbir hastalığı, sıkıntısı olmayan kişiler, ama ileride olma riski olan hastalar. Ama sizin hiçbir risk faktörünüz yoksa kolesterolünüzün tedavisi ilaç değil, sonuna kadar diyet ve spordur.”
Normal Değer: 60-130 mg/dl Kullanımı: Koroner kalp hastalığı riskinin değerlendirilmesinde kullanılır.
Kolesterol, insan ve hayvan hücrelerinde bulunan yağımsı bir maddedir.Vücut tarafından üretildiği gibi (örneğin karaciğerde) çeşitli besinlerle de vücuda girer.
Tüm vücutta yaygın olmakla birlikte, özellikle beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğerde bulunur. Bir çok hormonun (kortizon, seks hormonları gibi) üretiminde kullanılan kolesterol aynı zamanda D vitamini ve safra üretiminde de kullanılır. Kolesterol, yağımsı bir madde olduğundan suda çözünmez. Kanda taşınabilmesi için suda çözünür maddelerle birleşmesi gerekir.
İşte bu maddeler karaciğerde üretilir. Kolesterol bunlarla birleşince lipoprotein adını alır. Bunlar; karaciğerden diğer organlara ve kandan karaciğere kolesterol taşırlar. İşte karaciğerden kolesterolü alıp diğer organlara (dolayısı ile kana) kolesterolün iletimini sağlayan LDL (Low Density Lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein), kötü huylu kolesterol olarak bilinirken, kandaki kolesterolü karaciğere taşıyan HDL (High Density Lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein), iyi huylu kolesterol olarak bilinir. Yine VLDL (Very Low Density Lipoprotein), IDL (Intermediate Density Lipoprotein) ve trigliserid de kandaki yağ (ve yağımsı) maddelerindendir. Kan dolaşımında ne kadar yüksek oranda LDL kolesterol bulunuyorsa kalp hastalığına yakalanma riski o kadar yüksektir. HDL kolesterol düzeyi düşük ise kalp hastalığına yakalanma riski yine yüksek olacaktır.
Kolesterolü neler artırır?
Sağlıklı yaşam için gerekli kolesterolün neredeyse tamamı vücut tarafından üretilir. Bunun dışında dışardan alınan birçok besin de kolesterol içermektedir. Kan kolesterol düzeyleri yükseldiğinde başta kalp hastalıkları olmak üzere birçok sağlık problemi ortaya çıkar. Kolesterol bazı kuruyemişler ve yemeklik yağlarda olduğu gibi süt ürünleri ve et gibi hayvansal kökenli yiyeceklerde de bulunur. Doymuş yağ içeren bütün yiyecekler aynı zamanda kolesterolü de içerir. Ne kadar çok hayvansal gıda ve kızartılmış gıda alınırsa vücuda o kadar çok kolesterol girer. Ancak kolesterolün sorumlusu yalnızca gıdalar değildir. Yaşam tarzı, şişmanlık, sigara kullanımı, ailenin tıbbi geçmişi, yaş, yüksek tansiyon, diyabet, bazı böbrek ve tiroid hastalıkları gibi faktörler yüksek kolesterol için büyük risk oluşturmaktadır.
Kolesterolün tedavisi nedir? Yüksek kolesterolün kontrol altına alınması ile yaşam süresinin uzadığı, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin azaldığı ve kalıcı sakatlıkların önlendiği kesin olarak bilinmektedir. Kolesterol yüksekliğine ilaveten şişmanlık, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sigara gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin tedavisi de planlanmalıdır. Tedavi 2 aşamada gerçekleştirilir: 1.İlaç dışı tedavi 2.İlaç tedavisi. Her hasta için tedavi farklılıklar taşır. İlaç dışı tedaviler kesinlikle ihmal edilmemelidir. İlaç tedavisi kesinlikle doktor denetiminde olmalıdır. Tedavide hedef belirlenirken LDL kolesterol düzeyinin esas alınması tercih edilmektedir. Hedef LDL kolesterol düzeyi hastada kalp ve damar hastalığının olup olmadığına göre değişir. A.Kişide kalp ve damar hastalığı yoksa LDL kolesterol düzeyinin 130 mg/dl’nin altına düşürülmesi yeterlidir.
B. Kişide kalp ve damar hastalığı varsa hedef LDL kolesterol düzeyi 100 mg/dl’nin altı olmalıdır. Yani kişi kalp krizi geçirmişse, koroner arter daralmasına bağlı göğüs ağrısı varsanız varsa, koroner damar ameliyatı geçirmişseniz, koroner arterler balon ile genişletilmişse, beyine, böbreğe, bacaklara giden damarlarda kolesterol birikimi varsa hedef LDL-kolesterol düzeyi 100 mg/dl’nin altıdır. İlaçsız tedaviler yaşam düzeninin değiştirilmesi olarak da isimlendirilir. Yüksek kolesterol tedavisinde en önemli konu ilaçsız tedavilerdir, kesinlikle ihmal edilmemelidir. İlaçsız tedavilerde yapılan ihmal kolesterol düşürmek amacı ile kullanılan ilaçların başarısını da azaltır. İlaçsız tedavilerin başında beslenme alışkanlığının değiştirilmesi gelir. Sigara kesinlikle bırakılmalıdır. Hastada yüksek tansiyon varsa, yüksek tansiyon tedavisinde geçerli olan ilaç dışı tedaviler ihmal edilmemelidir. Şeker hastalığı kontrol altına alınmalıdır.
Karaciğer hasarını saptamak için tipik olarak alanin aminotransferaz (ALT) kan testi kullanılmaktadır. Sıklıkla aspartat aminotransferaz (AST) ile veya karaciğer panelinin bir bölümü olarak veya karaciğer hastalığını taramak veya tanınmasına yardımcı olmak için istenir. ALT, AST’ye göre daha spesifik olmakla birlikte AST ve ALT’nin en önemli testler olduğu düşünülmektedir. Bazen AST doğrudan ALT ile karşılaştırılır ve AST/ALT oranı hesaplanmaktadır. Karaciğer hasarının nedenleri arasında ayrım yapmak için bu oran kullanılabilir.
Hangi tip karaciğer hastalığının mevcut olduğunu belirlemeye yardımcı olmak için ALT değerleri sıklıkla alkalen fosfataz (ALP) , total protein ve bilirübin gibi diğer testlerin sonuçlarıyla karşılaştırılmaktadır.
Karaciğer hastalığı olanların tedavisini takip etmek, tedavinin işe yarayıp yaramadığını anlamak için sıklıkla ALT testi yapılır. Bu amaçla yalnız başına veya diğer testlerle birlikte istenebilir.
TAM KAN SAYIMI TAHLİLİ (HEMOGRAM)
HEMOGRAM = TAM KAN SAYIMI = CBC (Complete Blood Count)
Hemogram yani tam kan sayımında kan içerisinde bulunan çeşitli hücrelerin sayıları ve oranları belirlenir. Bunlar kırmızı kan hücreleri (eritrositler, alyuvarlar, rbc), beyaz kan hücreleri (akyuvarlar, wbc) ve platelet (trombosit, plt) gibi hücrelerdir. Beyaz kan hücrelerinin nötrofil, monosit, lenfosit, eozinofil, bazofil gibi çeşitleri vardır.
Tam kan sayımında nelere bakılır?
Tam kan sayımında kan içerisinde bulunan çeşitli hücrelerin sayısı değerlendirilir.
WBC (LÖKOSİT)
WBC değeri nedir?
WBC ingilizce "white blood cell" kelimelerinin baş harflerinden oluşmuş bir kısaltmadır. White blood cell = Beyaz kan hücresi (beyaz küre) anlamına gelir. Bu hücrelerin diğer adı akyuvardır. WBC ölçümü tam kan sayımı yani hemogram tahlili sırasında diğer parametrelerle birlikte bakılır. Çeşitli nedenlerle WBC sayısında artma veya azalma görülebilir.
WBC değerlendirmesi genellikle enfeksiyon hastalıklarından şüphelenildiğinde yapılır ancak tek sebep bu değildir, başka hastalıklarda da bilgi verebilir.
Normal değerleri:
Erişkinler için normal değer aralığı: 4000 - 10000 / µL = 4-10 10³/µL
Lökositler eritrositlerden daha büyük hücrelerdir. Ancak sayı olarak eritrositler çok daha fazladır.
WBC tahlili nasıl yapılır?
WBC hastanın kolundaki venden (toplar damardan) alınan kandan tam kan yani hemogram çalışılarak yapılır. Nadiren el parmağından veya yenidoğan bebeklerde toğuktan alınan kan ile de çalışılabilir.
WBC düşüklüğü veya yüksekliği nedenleriyle ayrıca anlatılmıştır.
WBC (Lökosit) çeşitleri:
Kanda bulunan lökosit türleri normal zmaandaki oranları ile aşağıda verilmiştir. Bazı hastalıklarda nötrofillerin sayısı değişirken, bazı hastalıklarda lenfositler veya eozinofillerin sayısı değişebilir.
- %50-70 nötrofil
- %20-40 lenfosit
- %2-6 monosit
- %2-4 eozinofil
- %0-1 bazofil
NE% : Nötrofil Yüzdesi
LY% : Lenfosit Yüzdesi
MO% : Monosit Yüzdesi
EO% : Eozinofil Yüzdesi
BA% : Bazofil Yüzdesi
WBC (LÖKOSİT) DEĞERİNİN YÜKSEK ÇIKMASININ NEDENLERİ
WBC (lökosit) sayısının artmasına lökositoz denir. Tam kan sayımında WBC artmasının en sık nedeni enfeksiyonlardır. Hemen hemen her enfeksiyon WBC artmasına sebep olabilir. Bunun dışındaki nedenler enflamasyonlar, travma, stres, aşırı egzersiz, çok nadiren lösemi gibi hastalıklar olabilir.
WBC (LÖKOSİT) SAYISININ DÜŞÜKLÜĞÜ
Tam kan sayımı tahlilinde WBC sayısının normalden az yani düşük çıkmasına lökopeni denir. Lökopeni bazı enfeksiyonlarda (tifo, paratifo, brusella, miliyer tüberkülozbzı virüs ve riketsiya enfeksiyonları), lösemi, aplastik anemi gibi hastalıklarda, kemoterapi ve radyoterapi tedavisi görenlerde meydana gelebilir. Bazı ilaçlar da lökopeniye neden olabilir.
Lökositlerin kanda çeşitleri bulunur bunlardan en çok olanı nötrofil denilen hücrelerdir. Nötrofillerin sayısının azalmasına nötropeni denir.
Lökosit ve nötrofil sayılarının düşmesi vücudun enfeksiyonlara karşı direncinin azalmasına neden olur çünkü bu hücreler enfeksiyon ajanlarına karşı savaşan hücrelerdir.
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) WBC DEĞERİ YÜKSEKLİĞİ
Hiç bir enfeksiyon ve başka bir neden olmaksızın tamamen normal bir hamilelikte anne kanında lökosit (wbc) sayısında artış meydana gelebilir ancak çoğu zaman gebe olmayanlar ile benzer değerlerdedir. Enfeksiyon ve diğer nedenler normal dışı daha fazla yülkselmelere neden olabilir. Gebelikte yaklaşık olarak 15.000 civarına kadar lökosit sayısı artışı normal kabul edilebilir, ayrıntılı normal değer aralıklarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Doğum sırasında ve sonrasında wbc sayısı daha fazla artabilir, 25000-30000 civarına kadar yükselmeler izlenebilmektedir. Anne kanında WBC sayısı genellikle doğumdan 1 hafta sonra normale döner.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda tahlil sonuçları ancak muayene ve diğer bulgular ile kombine edilerek değerlendirildiğinde bir anlam kazanır. Bu nedenle tahlil sonuçları ilgili doktora danışılmadan asla değerlendirilmemelidir.
RBC nedir?
RBC "red blood cell count" kelimelerinin baş harflerinden oluşmuş bir terimdir.
Red Blood Cell = Kırmızı Kan Hücresi
Tam kan sayımı (hemogram) tahlilinde kırmızı kan hücrelerinin yani alyuvarların sayısını belirtir.
(RBC = kırmızı kan hücresi = alyuvar = eritrosit)
RBC normal değerleri:
Erişkin erkekte: 4,5-6 milyon /mm3
Erişkin kadında 4,0-5,5 milyon /mm3
Kırmızı kan hücrelerinin ortalama çapı 7.5 mikromdur. Bunlar ortaları çökük (tavla taşı gibi) şekildedir. Kan içerisinde en fazla bulunan hücreler bunlardır.
RBC YÜKSEKLİĞİ NEDENLERİ
Tam kan sayımı yani hemogram tahlilinde RBC sayısının normal değerlerin üzerinde olması kanda kırmızı kan hücrelerinin normalden fazla olduğunu gösterir.
RBC neden yükselir?
- Sigara kullananlarda
- Yüksek yerlerde oksijenin az olduğu rakımlarda yaşayanlarda
- Akciğer hastalıklarında
- Bazı kalp hastalıklarında
- Polisitemia vera
- Bazı böbrek hastalıklarında
- Hastaya fazla kan transfüzyonu yapılması
- İshal ve kusma gibi su kaybettiren durumlar
- Akciğer ödemi
- Anaflaktik şok
- Karbonmonoksit zehirlenmesi
- Kemik iliği ile ilgili hastalıklar, lösemi
RBC DÜŞÜKLÜĞÜ NEDENLERİ
Tam kan sayımı yani hemogram tahlilinde RBC sayısının normalden düşük çıkması kanda kırmızı kan hücrelerinin normalden az olduğunu gösterir. Kırmızı kan hücrelerinin normal sınırın altında olması anemi (kansızlık) olduğunu gösterir.
RBC neden düşer?
- Hemolitik anemi
- Hamilelik
- Kanama olması
- Demir eksikliği ve B12, folat eksikliği anemisi
- Kemik iliği hastalıkları, lösemi
- Bunların dışında da çeşitli sebepleri olabilir.
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE ) RBC DÜŞÜKLÜĞÜ:
Hamilelikte kan plazma (kanın sıvı kısmı) hacminde artış olduğu için RBC sayımında düşme beklenir, bu nedenle hamilelikte normal referans aralığı diğer bireylere göre daha azdır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda
HGB (HB, HEMOGLOBİN)
Hemoglobin nedir?
Hemoglobin kanda eritrositlerin (alyuvar, kırmızı kan hücresi) içerisinde bulunan ve oksijen il ekarbondioksiti taşımayı sağlayan moleküldür. Yapısında demir bulunur, bu nedenle demir eksikliğinde hemoglobin sentezi azalır dolayısıyla kansızlık (anemi) gelişir.
Normal değeri:
Erişkin erkeklerde %14-18 gram
Erişkin kadınlarda %12-16 gram
Çocuklarda normal değerler erişkinlerden farklıdır.
HGB (Hb) YÜKSEKLİĞİ NEDENLERİ
- Polisitemia vere
- Bazı kalp hastalıkları
- Kronik akciğer hastalıkları
- Su kaybettiren hastalıklar, dehidrastasyon
- Yüksek rakımlı bölgelerde yaşamak
- Sİgara kullanmak
HGB (Hb) DÜŞÜKLÜĞÜ NEDENLERİ
- Anemi (kansızlık) durumları
- Aşırı derecede sıvı yüklenmesi
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) HGB DÜŞÜKLÜĞÜ:
Hamilelikte kan plazma hacminin artması nedeniyle hemoglobin ve hematokrit değeri bir miktar düşer. Yaklaşık olarak hamileliğin ilk trimesterinde (ilk 3 ayda) ve son trimesterinde (son üç ayda) hemoglobinin 11'in altında olması anemi (kansızlık) olarak kabul edilir. Hamileliğin ikinci trimesterinde bu sınır 10.5'dir. Gebelikte anemi (kansızlık) hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda tahlil sonuçları ancak muayene ve diğer bulgular ile kombine edilerek değerlendirildiğinde bir anlam kazanır. Bu nedenle tahlil sonuçları ilgili doktora danışılmadan asla değerlendirilmemelidir.
Hct düşüklüğü nedir?
Hct düşüklüğünü açıklamadan önce Hct nedir önce ona bir bakalım hct veya Hematokrit; İnsan kanındaki hemoglobin ve eritrosit miktarının bir ölçüsü olarak bilinmektedirhct düşüklüğü
Hct normal değerleriyse şunlardır;
13-15 yaş Erkek: %37-49 Kadın: %36-46
16-50 yaş Erkek: %40-53 Kadın: %36-46
>50 yaş Erkek: %41-53 Kadın: %36-46
Hct yada Hematokrit; kanın şekilli elemanlarının, kanın serum miktarına oranıdır.
Hct düşüklüğü ise hct kanda yukarıda verilen normal değerlerden düşükse buna hct düşüklüğü yüksek ise hct yüksekliği denir.
Hct düşüklüğü hangi durumlarda görülmektedir?
Anemi ve yatar pozisyonda Hct değeri düşer. Ayrıca saat 17.00-07.00 arasında ve yemeklerden sonra da Hct düzeyinde %10’luk bir düşme olabilir.
Anemi, lösemi, kan kaybı ve kronik hastalıklara ( romatizma , şeker, otoimmun hastalıklar vs. ) bağlı anemilerde de hct düşüklüğü görülmektedir.PLT Ne Demektir Normal Değeri Nedir ? Tahlil Sonucu
Pct (Platelet crit)
Trombositlerin kanın % kaçını yaptığını gösterir. Tek başına bir anlam ifade etmez.
MCV
MCV (ORTALAMA ERİTROSİT VOLÜMÜ) DEĞERİ NEDİR?
MCV tam kan sayımında (hemogram) değerlendirilen parametrelerden birisidir. Mean corpuscular volume (ortalama eritrorit hacmi) kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Kırmızı kan hücrelerinin yani eritrositlerin ortalama hacimlerini gösterir. Bazı hastalıklarda eritrosit hücreleri normalden küçük veya büyük olabilmektedir, bu konuda fikir verir. Eritrositlerin normalden büyük olmasına makrositoz denir, normalden küçük olmasına mikrositoz denir.
Normal değeri:
MCV normal değer aralığı: 80-100 µ3 (80-100 fL
MCV hesaplama formulü:
MCV (fL) = 10 x HCT(%) ÷ RBC (Milyon/µL)
MCV YÜKSEKLİĞİ NEDENLERİ
- Megaloblastik anemi (B12 VE folat eksikliği)
- Kronik amfizem, kronik bronşit gibi akciğer hastalıkları
- Hipotiroidizm
- Bazı karaciğer hastalıkları
- Ağır alkolizm
- Myelodisplastik sendrom
Bu hastalıklarda kırmızı kan hücreleri yani eritrositler normalden büyüktür.
MCV DÜŞÜKLÜĞÜ NEDENLERİ
MCV (ortalama eritrosit hacmi) hangi hastalıklarda düşük olur?
- Demir eksikliği anemisi
- İdiopatik hipokrom anemi
- Talasemi
- Kronik hastalık anemileri
- Myelodisplastik sendrom
Bu hastalıklarda kırmızı kan hücreleri yani ertirositler normalden daha küçük olarak izlenirler.
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) MCV DEĞERİ:
Normal bir gebelikte demir ve folik asit eksikliği olmadığı halde MCV değerinde hafif yükselme (makrositoz) meydana gelebilir. Hamilelik ayları boyunca MCV normal değerlerine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Eğer hamilelikte demir eksikliği gibi bir patoloji söz konusu ise tersine MCV düşüklüğü görülebilir.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda tahlil sonuçları ancak muayene ve diğer bulgular ile kombine edilerek değerlendirildiğinde bir anlam kazanır. Bu nedenle tahlil sonuçları ilgili doktora danışılmadan asla değerlendirilmemelidir.
MCH
MCH Nedir?
MCH = OEHb = ORTALAMA ERİTROSİT HEMOGLOBİNİ
MCH eritrositler yani kırmızı kan hücrelerinin içerdiği ortalama hemoglobin değerini bildirir. Hacmi küçük olan eritrositler daha az hemoglobin içereceği için MCV ile paralel seyir gösterir.
Normal değeri:
MCH normal değer aralığı yaklaşık 30-35 pg'dır.
MCH YÜKSEKLİĞİ NEDENLERİ
MCH = OEHb = ORTALAMA ERİTROSİT HEMOGLOBİNİNİN ARTTIĞI DURUMLAR
MCH yüksekliğinin nedenleri:
- Megaloblastik anemiler
- Pernisyöz anemi
- Sferositoz durumları
- Folik asit antagonisti ilaçların kullanılması
MCH DÜŞÜKLÜĞÜ NEDENLERİ
MCH = OEHb = ORTALAMA ERİTROSİT HEMOGLOBİNİNİN DÜŞÜKLÜĞÜ
MCH düşüklüğünün (normalin altında) çıkmasının nedenleri:
- Demir eksikliği anemisi
- İdiyopatik hipokrom anemi
- Kronik hastalık anemisi
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) MCH DEĞERİ
Hamilelikte MCV değerinde önemli bir değişiklik beklenmez, normal değer aralığına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda tahlil sonuçları ancak muayene ve diğer bulgular ile kombine edilerek değerlendirildiğinde bir anlam kazanır. Bu nedenle tahlil sonuçları ilgili doktora danışılmadan asla değerlendirilmemelidir.
MCHC
MCHC NEDİR?
MCHC = ORTALAMA ERİTROSİT HEMOGLOBİN KONSANTRASYONU
MCHC = Mean Corpuscular Hemoglobin Concentration
MCHC eritrositlerdeki (kırmızı kan hücrelerindeki) hemoglobin konsantrasyonunu ifade eder. Hemoglobinin hemotokrite bölünerek orantılanması formulüyle hesaplanır. Yani MCHC= (100 x Hb) / Htc
Normal değeri:
MCHC normal değer aralığı erişkin insan için yaklaşık 31-37 gram/dL'dir.
MCHC YÜKSEKLİĞİ NEDENLERİ
Aşağıdaki hallerde MCHC yani ortalama eritrosit (kırmızı kan hücresi) hemoglobin konsantrasyonu azalabilir.
MCHC neden yükselir?
- İshal, kusma gibi vücuttan aşırı sıvı kaybına (dehidratasyona) neden olan durumlar
- Siferositoz
- Şiddetli lipemi durumları
MCHC DÜŞÜKLÜĞÜ NEDENLERİ
Aşağıdaki hallerde MCHC yani ortalama eritrosit (kırmızı kan hücresi) hemoglobin konsantrasyonu artabilir.
MCHC neden düşük olabilir:
- Demir eksikliği anemileri
- Kronik hastalık anemileri
- Vücuda aşırı sıvı yüklenmesi
- Hamilelik (kanda sıvı oranı artar)
HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) MCHC DEĞERİ
Hamilelikte MCHC değeri genellikle değişmez veya hafif düzeyde düşme gösterebilir. Gebelikte MCHC normal değer aralıklarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tahlil sonuçlarının değerlendirilmesi, yorumlanması:
Hamilelerde ve diğer hastalarda tahlil sonuçları ancak muayene ve diğer bulgular ile kombine edilerek değerlendirildiğinde bir anlam kazanır. Bu nedenle tahlil sonuçları ilgili doktora danışılmadan asla değerlendirilmemelidir.
RDW veya RCDW
RDW veya RCDW (Red Blood Cell Distribution Width ) eritrositlerin volümlerindeki değişiklikleri gösterir. (Eritrositler genellikle 6-8 mikron çapındadır.) Bazı hastalıklarda eritrositler irili ufaklı olur ve RDW değeri yükselir. Vitamin B13 veya Folik asit eksikliğine bağlı pernisiyöz anemi vakalarının çoğunda RDW değeri yükselir. Demir eksikliği anemisinde de gene eritrosit çapları çok değişebildiği için RDW değeri yüksek çıkabilir.
MPV (Mean Platelet Volume)
Kandaki trombositlerin ortalama büyüklüğünü gösterir. MPV değeri düşüklüğü kemik iliğinde trombosit üretiminde bir sorun olduğunu akla getirir. Yüksek olması, bir nedenle kemik iliğinde trombosit üretiminin hızlandığı anlamına gelir. MPV düşüklüğüyle trombosit sayısının birlikte düşük olması Aplastik Anemi açısından anlamlıdır.
PDW (Platelet Distrubition Width)
Trombosit çaplarının değişkenliğini gösterir.
@Ozel_Hastane kullanıcısından Tweetler |
|