Karnın sağ üst tarafında, sırta ve omuza vuran safra kesesi ağrısı, kalp krizi belirtileriyle karıştırılabiliyor. Bu ağrının özellikle ağır yağlı yemeklerin ardından çok daha şiddetli yaşanması durumunda safra kesesi taşlarından şüpheleniliyor. Safra kesesi her ne kadar karaciğerin komşuluğunda, safranın depolandığı bir organ olsa da anatomik olarak karaciğerin bir parçası olarak tanımlanıyor.
Safra kesesi taşı nasıl oluşuyor? Safranın içinde askı halinde bulunan maddelerin oranlarında bir bozulma olduğunda çökme ortaya çıkıyor. En sık kolesterol çökmeleri görülüyor ancak nadiren kan yıkımının olduğu bazı kan hastalıklarında, bilirubin taşları oluşabiliyor. Kristaller halinde oluşan çökeltiler zamanla birleşerek küçük parçacıklar haline gelince de “safra çamuru” olarak tanımlanan birikim oluşuyor. Bazen de 3 ile 5 cm’ye kadar büyümüş taşlar görülebiliyor. Çok küçük parçacıklar safra ile birlikte onikiparmak bağırsağına geçebilirken, safra kesesinde veya kanalda kalan ve giderek büyüyen taşlar kanalı tıkayabiliyor.
Safra kesesi kanalından daha büyük olan bir taş kanalı tıkadığında, kesenin içindeki safra boşalamadığı için safra kesesi şişer ve enfeksiyon için uygun bir ortam oluşturur. Bu durum “safra kesesi iltihabı” (akut kolesitit) olarak adlandırılır.
Kanal içindeki taşlar, onikiparmak bağırsağı ile bağlantı yerindeki memenin tıkanması sonucu kanalda tıkanmaya ve şişmeye neden olabilir. Bunun sonucunda safra kesesi şişer, karaciğer içindeki safra yollarında da basınç artar. Karaciğer kanı iyi süzemez ve kandaki bilirubin maddesi yükselerek, “tıkanma sarılığı” adı verilen hastalık ortaya çıkar.
Küçük taşlar pankreas kanalının tıkanmasına yol açarak pankreasın iltihaplanıp, şişmesiyle seyreden “akut pankreatit”e neden olur. Safra taşlarına 40 yaşından sonra daha sık rastlanıyor. Doğurganlığa ve östrojen hormonuna bağlı olarak, kadınlarda daha fazla görülüyor.
Safra kesesi taşında, karnın sağ üst tarafında, sırta ve omuza vuran bir ağrı varlığı, kalp krizi belirtileriyle karıştırılabiliyor. Bu ağrı, özellikle ağır yağlı yemeklerin ardından çok daha şiddetli yaşanır, çünkü yağlı yemeklerin sindirimi için safranın içindeki maddelere daha fazla gereksinim duyuluyor. Bazen küçük taşların keseden düşerken “safra yolları koliği” ortaya çıkıyor ve sancıya neden oluyor. Hastada üşüme, titreme ve ateş varsa, bu durum safra kanallarında iltihap (kolanjit) olduğuna işaret ediyor, akut pankreatitte ise belirtiler daha şiddetli görülüyor.
Safra kesesi hastalıklarına tanı koymada, en sık ultrasonografiden yararlanılıyor. Ultrasonografi incelemesi sırasında sabah açlığı gerekli görülüyor. Cerrahi tedavide safra kesesi taşlarının alınıp kesenin yerinde bırakılması gibi bir yöntem bulunmuyor, taşlarla birlikte organın tamamı alınıyor. Hiçbir belirti vermeyen, tesadüfen saptanan taşlarda ise izlem yolu tercih edilebiliyor. Safra kesesinin alınması gereken durumlarda laparoskopik kolesistektomi uygulanıyor; safra kesesi karın duvarında yapılan 3 veya 4 küçük kesiden yapılan kapalı ameliyatla alınıyor. Laparoskopik kolesistektomi karına yalnızca göbek deliğinden girilerek tek kesiden de yapılabiliyor. Tek kesi sayesinde hastanın karın solunumu sırasında çok daha az ağrı oluyor, iyileşme hızlanıyor ve iz kalmıyor. Laparoskopik kolesistektomiden sonra hasta aynı gün ayağa kalkabiliyor ve bir gün sonra taburcu edilebiliyor.
@Ozel_Hastane kullanıcısından Tweetler |
|